merhaba

sanata, bilime, dayanışmaya, emekten yana siyasete ve sevdaya dair paylaşımlarla bilginin ve deneyimlerin örgütlenmesi çabasıdır "insanın" yolculuğu...

26 Temmuz 2015 Pazar

ölen ölür, yeter ki % 45'i görelim (mi) diyorlar

akp'ye yakın yazarlar, akıl hocaları böyle düşünüyorlar. bazen ağızlarından kaçırıyor gibi yapıyorlar...askerlerin ölüm haberlerinin arasında akp'nin oy oranın yükseldiği/ yükseleceği hesapları da yapılıyor...daha düne kadar çözüm süreci diyenler, ışid operasyonlarının arka planını açıklarken, dün nasıl yalan söylediklerini itiraf ediyorlar...

ilk bilgiler en az iki askerin yaşamını yitirdiği yönünde. ne olacak şimdi? kimse vatan millet edebiyatına sarılmasın. dün de aynı koşullar vardı; dün de vatan vardı, dün de millet vardı; ve bunun üzerine başlattığınız çözüm sürecini bugün ortadan kaldırarak, utanmadan- sıkılmadan oyların %45'lere çıkacağının hesabı içindesiniz.

ne sivillere üzülürsünüz, ne askerlere, ne dağdakileri... varsa yoksa iktidarınız ve hırsınız... ne olacak şimdi? gençlerin canları üzerine oyun oynuyorsunuz, anaların, sevgililerin gözyaşları ve yürek yaraları üzerine bir iktidar umuyorsunuz...? ne olacak şimdi...? ölen gençlerin analarına, sevdiklerine ne diyeceksiniz...? 

yarın elinize silah alıp savaşın desem mazeretiniz vardır; çocuklarınızı gönderin desem paralı yapmışlardır ya da rapor almışlardır... "vatanı en çok seven" sizlerin çocukları bu ülkenin dağlarını bilmezler... gençlerimizin öldüğü yerlerden geçmezler... seçimler olmadıkça geride kalanlar yüzünüzü görmezler... gençleri ölüme sürüyorsunuz, ne olacak şimdi...? %45 oy alacaksınız öyle mi? ışid gerçekte bahane oylar şahane öyle mi? 

peki gazi cemevi'nden ne istiyorsunuz...? "camiye ayakkabılarıyla girdiler, camide içki içtiler" yalanıyla halkı kışkırtmaya yönelik yalanlarının bu ülkenin semalarında yankılanmaya devam ederken, alevilerin kutsal mekanı olan cemevi'ne gaz fişeği, mermi sıkmak neyin nesi...? sahi ne istiyorsunuz? türkiye'yi ırak'a, suriye'ye çevirmek istediğinizi düşünmememiz için birşey söyleyin... bu ülkenin kardeşliğini, barış umutlarını, komşularıyla iyi ilişkiler geliştirebilme olanaklarını neyin karşılığı olarak yok ediyorsunuz...? birşey söyleyin... 
- %45

salim çalık

25 Temmuz 2015 Cumartesi

gün gelir her duvar yıkılır

4 yıl öncesine kadar vizesiz geçiş yapılan ve bunu sağlamakla övünenler, bugün aynı sınıra son sistem güvenlik teknolojisiyle donatılacak duvar yapmaya başlamalarıyla övünüyorlar.
2 milyar dolarlık bu güvenlik harcamasını alkışlayanlar da hiç sormuyorlar; daha dün vizesiz geçtiğimiz, neredeyse askere bile gerek olmayan bu sınır bu duruma nasıl geldi? ya da barışçı politikalarla sınır daha güvenli olmaz mı?
en utanç verici olan da; israil benzer bir duvarı yaparken sövenler,lanetleyenler bugün israil'in filistin sınırına (ve abd'nin meksika sınırına) yaptığı duvarları örnek vermeleri... fakat bu öyle değil,
sınırın iki tarafında akrabalar, komşular, aynı tarihsel geçmişi paylaşmış insanlar var. bu duvar daha çok 1989'da yıkılan ve almanya'yı ikiye bölen utanç duvarı'yla karşılaştırılabilir...

salim çalık


birlikte pişman olacağız 3

son 24 saat içinde;
"Abd Jetleri #Halep'te Nusra'yıSuriye Jetleri #Halep + #Idlib'te Nusra'yı, Öso'yuTürk Jetleri #Irak'ta PKK'yı bombalıyor." (tweter'dan alıntı)

abd'nin ışid'le mücadelesinin süreceğini anlatan dışişleri bakanı kerry "suriye'de dinamiklerin değişmesi gerekebilir...",
başbakan davutoğlu; "süreç devam edecek, ancak muhatapları değişebilir..."

bu arada ışid'den boşalan yerlerin güvenli bölge ilan edileceği bilgileri dolaşıma sokuluyor. yani ortadoğu'daki çatışmalara bir yandan esad, iran ve rusya'nın dahil edilmeye çalışıldığı, ülkemizde ise yürütülen çözüm sürecinin muhataplarının değiştirilerek süreceği açıklanıyor...

tam bunun üzerine barzani; "çözüm sürecinin başarıya ulaşması için her zaman olduğu gibi üzerimize düşeni yapmaya hazırız...." diyor...

akp'nin tek başına iktidar olamamasının ardından erken seçimin en güçlü seçenek olarak yerini koruduğu bir dönemde; ağustos ayında görev süresi sona erecek barzani'nin ve iktidarının sıkıntı yaşadığı bir dönemde; esad'ın da iktidarda tutulmasını kapsayan bu operasyonları yalnızca türkiye üzerinden okuyanlar yanılıyorlar...

bölge haritası değilse bile siyasi güç ilişkileri ve iktidarları yeniden belirleniyor. dolayısıyla ırak ve suriye'nin komşusu durumundaki tüm ülke insanlarının geleceği bir kez daha ve belki de daha kapsamlı bir bölgesel savaşı da göze alarak yeniden dizayn ediliyor.

abd'nin yeni dinamikleri hangi siyasileri ve ülkeleri kapsıyor? davutoğlu çözüm sürecinde kimleri muhatap alacak? barzani'nin üzerine düşen nelerdir, kimler belirlemiştir? esad iktidarda kalacaksa akp'nin ihvan'ı ne olacaktır? pkk bombalanırken suriye kanadı pyd'nin abd tarafından desteklenmeye devam edilmesi, türkiye'nin "ışid'den boşalacak alan güvenli bölge olacak/ olmalı" çıkışı ne anlama gelmektedir?

yoksa 2 yıl kadar önce bazi akp'li kalemlerin 3-4 kez dillendirip sonra unutturdukları; "türkiye'deki kürtlerle barış yaptıktan sonra, suriye ve ırak kürtlerini de kapsayan (en azından fiili bir federe yapıyla) türkiye'ye dahil edilmesi rüyaları yeniden mi hortladı?

böylesi bir rüya, liderleri kurtarma ve silahla siyaseti belirlemenin ülkemize ve ortadoğu'ya bedeli insanların ölümü, ekonomik kriz, halklar arasında düşmanlık olacaktır... değer mi, diyemiyorum çünkü emperyalizmle ve uluslararası enerji tekelleriyle ilişkiye girenler, onlara hizmet edenler bu sorunun anlamını bilemezler.

(libya, mısır, suudi arabistan, yemen gibi ülkelerdeki hareketler ve muhalefetin durumu nasıl olacak, bu pazarlıklardaki yeri nedir bilemiyorum. eğer tayyip erdoğan ve akp yaptıkları görüşmelerde, verdikleri sözlerde abd'yi ikna edebilmişlerse ılımlı islam, müslüman kardeşler vs. gibi söylem ve örgütlenmeler kısa vadede gündeme gelmeyecektir. yani iktidar için eski kardeşler kurban verilmiş olabilir. bu arada sol-sosyalist hatta ulusalcı yapılar da yeni dönemin hedefi olacaktır.)

ancak; ölüme sürülenler, ölüme sürülenlerin aileleri, barışı savunanlar, savaş ekonomisi ve yaratacağı yıkımın, krizin altında kalacak olan emekçiler, bölge halkları "ölmek de, yıkıntıların altında kalmak istemiyoruz" diyerek güçlü bir çıkış, karşı koyuş gerçekleştirebilirlerse bu, "değmez" diyebilirlerse anlamlı ve sonuç alıcı olacaktır... yoksa birlikte pişman olacağız... yalnızca biz değil; suriye ve ırak'a komşu bütün ülke halklarıyla birlikte... emperyalist- gerici bir savaşın tarafı veya piyonu alarak ölmekle, barışı için, kardeşlik için ölmek arasında seçim yapmak gerekiyor... daha iki gün öncesine kadar çözüm sürecini olumlu bulduğunu söyleyen %70'leri aşan orandaki halk kitlesi, suriye ile her türlü savaşa ve suriye topraklarına girilmesine %80'ler oranında karşı çıkan halk kitlesi abd'nin ve tek adam olmak isteyenlerin, bölgesel emperyalist olmak isteyenlerin hayallerini boşa çıkartmanın yolunu bulmak zorunda

bu arada; bizim haber kanallarımız da bir anda belgesellere başlıyor veya yapılan operasyonlarda kullanılan uçakların, atılan bombaların teknolojisi anlatıyorlar, aralarda da tayyip erdoğan fi tarihinde obama ile çekilmiş fotoğrafları ve davutoğlu'nun masabaşında (biraz da tedirgin yüz ifadeli) toplantı fotolarını...


salim çalık

22 Temmuz 2015 Çarşamba

şaşırmak değil, birlikte savaşım zamanı














insan ölümler karşısında tepki verir. inanmak istemez... duygusal sözler söyleyebilir. bunu bir yere kadar anlamak olası...

fakat; "gencecik evlatlarımıza nasıl kıydılar", "bu insanların ne suçu vardı" gibi fazlasıyla iyi niyet veya şaşkınlık ifade eden sözlerin yerini; ölümleri nasıl durduracağımıza ilişkin düşünceler, tartışmalar, eylemler almalı artık...

berkin elvan'ın terörist ilan edildiği, annesinin meydanlarda yuhalatıldığı, uğur'un, medeni'nin, uludere'li çocukların ve sayamadığımız onlarca çocuğun yasal mermi ve bombalarla öldürüldüğü, insanların yakıldığı bu topraklarda ışid'in yaptıkları ve yapacakları bizi şaşırtmamalı, öfkelendirmeli, birleştirmeli, ortak savaşım için düşündürmeli, insan olduğumuz için sevindirmeli...

yani ırak'ta, suriye'de insanların kafasını kesen, yüreğini çıkarıp yiyen, küçücük kızları köle pazarlarında satan, erkek çocukları devşirme usulü katil olarak yetiştiren... ışid türkiye'ye, bizim çocuklarımıza, gençlerimize, aydınlarımıza yönelince gösterdiğimiz şaşkınlık ve saflık ifadeleri gerçekten anlamsız... ırak'ta, suriye'de katledilen çocuklar ve gençler de bizim çocuklarımız kadar masumdular... köle pazarlarında satılan küçük kızlar da öyle... sünni müslüman olmadıkları veya başka dinlere inandıkları için "katli vacip" görülen insanlar da masumdular...

işıd bugüne kadar gördüğümüz en barbar örgüt. hatta, küresel bir harekete dönüşme yolunda. bundan önceki yazımdaki alıntıları da dikkate alınca, türkiye'nin yeni hedefi olduğu- olacağı da söylenebilir. 

akp'nin ve tayyip erdoğan'ın erken seçim ve tek başına iktidar dışında hiçbir şeyi düşünmediği, hatta bu yolda aklımıza gelenden fazlasını yapabileceği de dikkate alındığında; ışid dahil her türlü gerici- faşist örgüte ve saldırılara karşı demokrat-sol-sosyalist-devrimci-insancıl güçlerin nasıl bir araya gelebileceklerini hızlıca tartışmamız, çok daha hızlı biçimde ortaklaşmamız gerekmektedir...

salim çalık

alışmayın başkaldırın


kardeşler
ölüm yorgunuyuz
saysak eksik kalır
yazsak kalem kağıttan utanır
kardeşler
ölümler birikiyor kısacık ömrümüzde
alışmayın başkaldırın
kan bulaşmamış ekmek hakkımız
ne güzeldir can almamış sevdalar
ve paylaşmak toprağı / üretileni
kardeşler
istersek sıra şaşırmaz ölüm
istersek sürmez bu zulüm
kardeşler / kardeşler
alışmayın başkaldırın
salim çalık

ışid, akp, yeni türkiye ve eskimeyen ölümler

iktidar, iktidara yakın köşe yazıcıları, tv. yüzleri; "türkiye'ye karşı yapılmış bir saldırıdır...", "kimse bize diz çöktüremez...", "ölenlere rahmet...", "şimdi birlik zamanı..." sözleriyle adeta nutuk atıyorlar...

suruç'ta patlatılan, öncesinde diyarbakır hdp mitinginde, öncesinde reyhanlı'da patlatılan bombalar... öncesinde tüm ülkeler temsilciliklerini ve yurttaşlarını çıkarırken ısrarla kalınmasını söyleyerek musul'da 49 konsolosluk çalışanı ve ailelerinin rehin alınmasına yol açılması... 
suriye'de türk bayrağının hemen karşısında ışid bayrağının dalgalanmasına ses çıkarılmaması... türkiye'nin değişik kentlerinden neredeyse asker uğurlar gibi ışid'e militan gönderilmesine sessiz kalınması... 














ilk başlarda dönemin dışişleri bakanı tarafından "ışid kafası bozuk 3-5 kişilik bir örgüttür" diyerek durumun gizlenmesi ve görülememesi, sonradan ışid'e biat eden cihatçı örgütlerin çoğuna uzun süre her türlü desteğin verilmesi... pyd'ye karşı ışid'in tercih edilmesi...

ve onlarca ölüm... geçmişten bu yana ölenleri düşününce... yani maraş, sivaş, çorum, 1 mayıs 1977, gazi, uludere, reyhanlı, diyarbakır... şimdi de suruç... yani ölenlerin tümünün ya solcu ya da alevi oluşu, öldürenlerin tümünün dinci ya da ırkçı oluşu bir rastlantı mı yani? şimdi devlet yöneticilerinin "bu eylem türkiye'ye karşı yapılmıştır" sözlerine inanalım mı? birlik çağrılarına inanalım mı?

peki dışarıya yansımış erken seçim, tek başına iktidar gibi hesapların varlığını, bunun yolunun hdp'nin baraj altında kalmasından, mhp'ye giden milliyetçi oyların geri alınmasından geçtiğini düşündüklerini bilmiyor gibi mi yapalım...? bunların önemli destekçilerinden muhbir/mitçi/öğretim üyesi mahir kaynak şöyle derdi... "bir olayın üzerinde değerlendirme yaparken kime yaradığını, kimlerin kazançlı çıkacağını, hareket alanının rahatlayacağını düşünmek gerek..."vs.

tüm bu patlamalar, katliamlar karşısında tam da böyle düşünüyorum. insanlık dışı bu katliamdan kim kazanacak...

suruç'a varıncaya kadar devlet tarafından izlenen, durdurulup üzerleri, eşyaları, kobani'ye getirecekleri oyuncaklara kadar aranan, basın açıklaması yapacakları bilinen ve izin alarak kobani'ye geçecek olan 200 insan için gösterilen güvenlik duyarlılığı basın açıklamasının yapılacağı alan için gösterildi mi kuşkuluyum... en basit işçi-memur-çevreci eyleminde bile alana girenleri didik didik arayan, bazen XR cihazından geçirenler, (üstelik de urfa'da 2'si katar, 1'i ırak vatandaşı 3 canlı bomba bulunduğu ihbarına rağmen) basın açıklamasının yapıldığı alanın güvenliğini nasıl sağladılar (mı) merak ediyorum...

evet lanet olası bir durum... çoğu üniversite öğrencisi onlarca insan katledildi... bunun üzerine söylenebilecek birşey yok... fakat bu katliamların hesabının sorulması ve birilerinin basit iktidar- erken seçim hesaplarına malzeme yapılmaması için çaba harcamak zorundayız... ve daha da dikkatli olmak; çünkü görünen o ki; bu saldırıların devam etmesi olasılığı ne yazık ki çok yüksek...

salim çalık

birlikte ölür ezilen ve susanlar




yurtsuz insanların coğrafyasındayız
elsiz, sözcükleri tutsak ve dilsiz
toprağı dört parça, yüreği paramparça
yurtsuz insanların coğrafyasındayız

ezilen ve susanlar birlikte ölür
yurtsuz ve yoksullar aynı yere gömülür
ağıtlar da yetişmez kendini yakar ağıtlar
birlikte ölür ezilen ve susanlar

seni işkencede katlettiler beni madende
ölüm aynı ellerin ürünüdür buralarda
beni grevde vurur seni boğar halepçe’de
ölüm aynı ellerin ürünüdür buralarda

yurtsuz insanların coğrafyasındayız
toprağında mülteci kürt, topraksız çingene
dışarılanan ermeni ve alevi dağlara sürülen
ve nasturi, ve yezidi/ ve çerkez görülmeyen

düşman olun diyorlar aynı ağacın dallarına
işgalciler dost, sömürenler kardeşler ve ortak
yurtsuz ve yoksullar aynı yere gömülür
düşman olun diyorlar aynı ormanın ağaçlarına

ağıtlar da yetişmez kendini yakar ağıtlar
dil utanç içinde diyarbakır cezaevinde
anlam boğulur soma’da, söz yanar kozlu’da
sivas’ı ateşe veren tetiğe bastı gezi’de

ölüm aynı ellerin ürünüdür yeryüzünde
araçları değişse de, değişse de yöntemleri
ezilen ve susanlar ve kaçanlar birlikte ölür
yurtsuzlar ve yoksullar topluca gömülür

sana şeytan bana melek diyor katilimiz
yüzünde barış maskesi elinde kan
yoksullara ve topraksızlara özgüdür kardeşlik
sana hain, bana terörist diyor katilimiz

işgalciler dost, sömürenler kardeş birbirine
seni hes’le vururlar beni kentsel dönüşümle
birimiz fabrika, birimiz pamuk yolunda düşeriz
sana şeytan bana şehit diyor katilimiz

aynı yere, aynı yere akar gözyaşımız, aynı acılara
kanlarımız karışa karışa akar aynı dağlara
kankardeşiyiz madende, kankardeşi inşaatlarda ve alanda
ve yoldaşız faşizme karşı, ağalara patronlara karşı

salim çalık

8 Temmuz 2015 Çarşamba

Aydın mısın - RIFAT ILGAZ

ayaklanın ey insanlar


işliklerde ölüm üretiliyor
ölüm dikiliyor tarlalara
sokaklara ölüm döşeniyor
ve korkuyla tüketiliyor yaşam

ey işçiler ayaklanın
ey köylüler
gençler ve kadınlar
ey yoksullar
...ve ötekiler ayaklanın

ey insanlar
ey acılarıyla yaşlananlar
omuzlarında ölüm
...yüreklerinde yangın taşıyanlar
ey yetimliğin ve öksüzlüğün hamalları
ayaklanın

ey ölecek ve ağlayacak olanlar
ekmeğe aç/ gülmeye muhtaç olanlar
ey insanlar ayaklanın

salim çalık

(gece konuşmaları) hadi şiir yazalım


soğuktan elleri donmuş bir çocuğun parmaklarıyla dokunuyorum dudaklarına. alevleri avuçlayıp, ellerini ovuşturarak yüzüne sürer gibi seninle ısıtıyorum geceyi.
yıldız yağmuru özleminin ayazı içinde seni düşlüyorum... 

seni gecenin ortasından sabaha kadar, 
seni yüreğimi çığa vererek, 
seni göçe hazırlanır gibi düşünüyorum. 

yalnızlığımın birini diğerine vurarak anılardan yeni anlamlar çıkararak... bir keşkeden diğerine, bir haksızlıktan diğerine 
soğuktan elleri donmuş bir çocuğun parmaklarıyla tutunmaya çalışıyorum kendime ve sana. 
ateşine atıyorum kendimi
gecede yıldız yağmuru 
gecede rüzgar
gecede suyun ayartan sesi 
seni istiyorum bir o dalgadan bir diğerinden
kendimi vura vura bir o kıyıya, bir bu kıyıya 
sana eriyorum, kendim oluyorum...

salim çalık