merhaba

sanata, bilime, dayanışmaya, emekten yana siyasete ve sevdaya dair paylaşımlarla bilginin ve deneyimlerin örgütlenmesi çabasıdır "insanın" yolculuğu...

14 Ekim 2015 Çarşamba

faşizme karşı birlikte yaşama iradesi

(ya da iç savaşın eşiğinde)

en son ankara'da yaşadığımız katliam... BARIŞ, ÖZGÜRLÜK, EŞİTLİK, ADALET, EMEK diyenlerin tümünü hedefleyen bu katliama sevinenler, bunu eylem ve yazılarıyla gösterenler oldu, oluyor. ... konya'da milli maçtaki saygı duruşunda tribünlerin tekbir getirerek, ıslıklayarak saygı duruşuna karşı tepki göstermesi de son örnek...

kızabiliriz, kımakta haklıyız; öfkelenebiliriz, öfkelenmekte de haklıyız... fakat içinde bulunduğumuz durum çok ciddi. bir yanda diktatörlüğünü korumaya, seçimler yoluyla meşrulaştırıp yasal düzeye oturtmaya çalışan bir siyasi yapı, bir yanda bu yapının bile isteye kurşun askerlere çevirdiği bir kitle, bir yanda siyasi iktidarın da kullanabildiği/ kullanabileceği bir uluslararası islamcı terör örgütü ışid...

7 haziran seçim sürecinden bu yana kürt, solcu, alevi, muhalif kişilere, bu kişilerin işyerlerine saldıranların varlığını, linç girişimlerini, bu linç girişimlerine toplumsal bir güçlü tepkinin olmayışını, linç girişimlerine katılanlar hakkında soruşturma- gözaltı yapılmayışını unutup; ankara katliamına tepki vermelerini bekliyoruz.

aynı dönemde bu saldırıları, linç girişimlerini önlemeyen, yer yer izleyen ve yardım eden siyasi iktidarın ankara katliamını neden önlemediğini sorguluyoruz... (elbette sorgulayalım, ancak saflık da yapmayalım) çünkü gerçekten önlemek, en azından acısını duymak gibi bir dertleri olsa, kendi denetimleri altındaki gazetelerin alçak kalemlerini sustururlar. ankara'daki katliamı (neredeyse) alkışlayan yazıları durdururlar...

birçok kişi aylardır şunları söylüyoruz. saray ve çevresindeki çıkar grubu iktidarı yitirmemek uğruna iç savaşı bile göze alabilir. kendi başlattıkları çözüm sürecini bitirmeleri, sokaktaki linç girişimlerine, parti binalarına saldırılara sessiz kalmaları, yer yer 10 güne varan, kesintisiz sokağa çıkma yasakları, suruç katliamı gibi çok sayıda ip ucu halkı (ya da muhalefeti) tahrik edip, karşılık vermeye zorlandığını düşündürüyor...

ankara katliamı bu tahrike eklenen son halka. üstelik patlamanın hemen ardından can derdinde ve şokta olan insanların üzerine gaz ve tomayla gidilmesi, daha sonrasındaki tüm yaşananlar, özellikle istifa sorusuna karşılık adalet bakanının gülerek karşılık vermesi aynı bütünün parçalarıdır...

türkiye iç savaşın eşiğinde duruyor. "iç savaş mı istiyorsun?" diyerek karşılık verenler iyi niyetliyse son 3 yılımızı iyice yeniden anımsarlarsa ne demek istediğimi anlarlar. yok küçümsemek ve suçlamak için soruyorlarsa sözüm yok... eğer ab-d için türkiye hala daha kullanışlı ve vazgeçilmez bir önemli "ortak" ise ve (akp-tayyip erdoğan diktası) 2011 yılından bu yana uluslararası alanda ve içeride girdiği hayalci politikalardan vazgeçtiğine inandıramazsa bir darbe bile söz konusudur artık... zaten tayyip erdoğan ve akp politika yapıcıları bunu görmüş olmalılar ki, bir yandan dönüş yapar gibi görünürlerken, bir yandan da çatışma-gerilim-korku üzerinden kendilerini tahkim ederek, gerekirse "vuruşarak" gitme-kalma hesapları yapıyorlar...

birlikte yaşama iradesinin özgürlük, barış, eşitlik, adalet, dayanışma üzerinden gerçekleşebileceğini gören, düşünen herkesin son aylarda (hatta gezi'den bu yana) yaşadıklarımızı yeniden değerlendirmesi yaşamsal zorunluluktur.

bu arada ülke insanımızın katliamlara, ışid'e bakışını gösteren küçük bir anımsatma yapmak istiyorum.

metropoll araştırma şirketi'nin ağustos 2014'te yayınlanan anketinde ışid'i terör örgütü olarak görenlerin oranı %70,
terör örgütü olarak görmeyenler % 11,3,
fikri olmayanlar %18
aynı ankette ışid'in türkiye'de eylem yapacağını söyleyenler %48,8

(başka bir anket miydi anımsamıyorum) kendisini ışid'e yakın görenlerin oranı % 1,2 ...
bu oranları seçmen sayısı üzerinden düşününce durumun korkunçluğu ve neyle karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkıyor... bu oranlara göre türkiye'de kendisini ışid'e yakın gören 650.000'e kişi var. ışid'i terör örgütü olarak görmeyen 6.000.000 dolayında kişi...

yani vereceğimiz tepki, kullanacağımız dil, oluşturacağımız politikalar, gerçekleştireceğimiz eylemlilikler ve taleplerimiz bu gerçeklikleri gören ve karşılayan nitelikte olmalıdır... faşizme karşı omuz omuza, şiarını her alanda gerçekleştirmeyi önüne koyan, anti emperyalist ve anti kapitalist özü esas olan "omuz omuza" politikalar...

salim çalık




4 Ekim 2015 Pazar

yoksulların payı nerede...?


türkiye istatistik kurumu (tüik) geçtiğimiz hafta hane halkı gelir araştırmasıyla ilgili 2014 yılı sonuçlarını açıkladı...

tüik diyor ki; aylık geliri 462 tl.nin altında olan kişi yoksuldur. yani dört kişilik bir ailenin yoksul sayılmaması hane halkının aylık gelirinin 1.848 tl. olması gerekiyor. yıllık gelirin ise 22.176 tl. ...

peki asgari ücret ne kadar 1.000 tl. aynı evde 2 kişi agari ücretle çalışıyor olsa bile 22.176 tl. gelire ulaşamıyor 4 kişilik bir aile...

iktidar 5 yıldır kişi başı gelirin 10.000 dolar'ı geçtiğini söylüyor. yani 1 dolar'ı 3.00 tl kabul edersek kişi başına 30.000 tl. gelir düşüyor. 4 kişilik bir ailenin yıllık gelirinin 120.000 tl olması gerekiyor.

denilebilir ki; herkes nasıl eşit olsun? zaten şu an eşitliği bile sorgulamıyorum. tüik diyor ki; aylık 462 tl. geliri olmayanlar yoksul. yine aynı tüik 2010- 2014 yıllarını kapsayan verilerden yola çıkarak nüfusun %29'unun sürekli yoksulluk içinde olduğunu söylüyor. dolayısıyla kişi başı 10.000 dolar yani 30.000 tl.den geçtim 5.000 dolar yani 15.000 tl. gelire sahip olmayan milyonlarca insan var. bir de 4 kişilik aile olarak düşündüğümüzde...




aynı araştırmada gelir dağılımı açısından en iyi iller; zonguldak-bartın- karabük gelir dağılımı en kötü eller ise diyarbakır ve şanlıurfa.

bölgesel düzeyde gelir dağılımın ve oranının en düşük olduğu bölgeler güneydoğu anadolu ve akdeniz bölgesi...

bazı yazı ve paylaşımlarımda " nerede bizim dolarlar" diye sormuştum. madem ki hane halkı gelir araştırmasına göre 462 tl. geliri olmayanlar yoksul....

4 kişilik bir ailenin aylık gelirinin 1.848 tl. , yıllık gelirinin ise 22.176 tl. olması gerekmez mi? (10.000 dolar kişi başı geliri unutmayın yine de) ulusal gelirden bizim payımıza düşen gelir nerede o zaman? işte sömürü dediğimiz budur. aynı vatan üzerinde yaşayan yurttaşlar olarak bu vatanda üretilen gelirin dağıtımında kişi başı gelirin yarısına bile sahip değilsek, payımıza düşen gelir, yani hakkımız sermayenin, iktidar yandaşlarının cebine girmektedir...

unutmayalım 462 tl aylık kişi başı geliriniz (4 kişilik bir aileyseniz aylık 1.848 tl geliriniz) yoksa yoksulsunuz. ve bu insanların yaşadığı krizdir. ne diyor tüik; nüfusunun %29 sürekli yoksulluk yaşıyor. yani 23 milyona yakın insan sürekli yoksul... kriz dedikleri nasıl birşeydir ki... ?


salim çalık