merhaba

sanata, bilime, dayanışmaya, emekten yana siyasete ve sevdaya dair paylaşımlarla bilginin ve deneyimlerin örgütlenmesi çabasıdır "insanın" yolculuğu...

7 Haziran 2013 Cuma

NELER YAPILMADI Kİ?

           
            “Neler yapılmadı ki? 81 ilde üniversite açtık. Harçları kaldırdık. Okullar açtık. Ekonomiyi düzelttik…”diyor başbakan. Ve demokrasinin oy kullanmaktan ibaret olduğunu ileri sürerek “İtirazın, rahatsızlığın varsa sandıkta gösterirsin. Bu olaylar bizi seçim yoluyla yenemeyenlerin provokasyonudur.” diyor.

Bu sözleri her duyduğumda (ki kaderini AKP’ye bağlamış olan medya patronlarının yayın organlarında sıkça duyuyoruz) bazı Arap şeyhliklerini ve İran’ı, Rusya’yı, Mübarek ve Mursi Mısır’ını anımsıyorum. Bu ülkelerde de seçimler yapılıyor. Özellikle Arap Şeyhliklerinde Tayyip Eroğan’ın Türkiyesi’yle karşılaştırıldığında olmayan yok. Petrolden gelen dolarla kurulmuş, cennetlere benzeyen bu ülkelerde de seçimler yapılıyor.

            Başbakanın sözleri; “karnını doyurdum, üstünü giydirdim. Niye yaramazlık yapıyorsun?” diyerek çocuğunu azarlayan otoriter bir babayı da anımsatmaktadır. AKP yandaşı yazar-çizer takımının, medyasının yayınlarında bu daha açıkça dile getiriliyor zaten.

            İnsan düşünme gücünü, yetisini küçük, dönemsel çıkarları uğruna kendi elleriyle yok ettiğinde, yaşamak denilen olguyu karın doyurup, barınmak, giyinmek olarak görmeye başladığında başbakanın söylediği noktaya gelir. Sorgulamaktan uzak, verilene rıza gösteren, iradesini yönetenlere teslim etmiş, kendisine gösterilen düşleri kendi düşleri sanıp sahiplenen noktaya gelir.

            Oysa tüm propagandist yayınlara, koşullandırmalara, baskılara, dışlamalara rağmen kendi özgünlüğünü ve özgürlüğünü, bilincini koruyan, geliştiren milyonlarca insan; birey ya da örgütsel olarak varlıklarını korudu. Başbakan ve çevresindekilerin göremediği, görmek istemediği, hatta gözlerine inanamadıkları noktalardan biri budur. Tam da ülkeyi yavaş yavaş değiştirip, dönüştürdüklerinden emin oldukları, 2023’e kadar kesin olarak iktidarda kalacaklarını, Türk tipi başkanlığa yaklaştıklarını düşündükleri bir sırada Yeni bir Türk Tipi bir direnişle karşılaştılar.

            Tayyip Erdoğan’ın “neler yapılmadı ki?” diye sorup kendisinin yanıtladığı süreçlerin gençleri, yani (önemli bir böülümü) ömürlerinde AKP’den başka iktidar görmeyen yüzbinlerce “çapulcu” hiç beklemedikleri bir anda “bir dakika” dediler. Tayyip Erdoğan bu uyarıyı dinlemek ve anlamak yerine “Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun ve belki de Balkanlar’ın en güçlü adamı” olduğu inancı ve kabadayılığı ile karşılık verince “bir dakika” uyarısı ülke geneline yayılarak “istifa” çağrısına dönüştü.

            Bu sözlerle eylemciler nankörlükle, demokrasi karşıtı olmakla suçlanırken, hemen ardından “bize oy veren %50’yi evde zor tutuyoruz” diyerek iç savaş tehdidinde bulunup, eylemcileri kendi seçmen tabanına hedef göstermekten çekinmemektedir. Nankörlük ve “çapulculuk” algısı kendisini her şeyin sahibi sanmanın, kendini beğenmişliğin ve kutsamanın yansımasıdır. Bu yüzden de kendisine oy veren %50’nin asker gibi peşinden gelip savaşacağını sanmaktadır. Bu demokrasiyle işbaşına gelmiş bir diktatör tavrıdır ve katıksız bir faşizmdir. Çoğunluğun azınlık üzerindeki tahakkümünü, azınlığın da çoğunluk gibi (başbakana) itaatini vaaz eden sandık demokrasisine karşı gelişen eylemlere tahammül edilemeyişinin nedenlerinden biri de budur.

            11 yıllık AKP iktidarı süresince toplumun değişik kesimleri yok sayıldıkları, dinlenmedikleri, ciddiye alınmadıkları onlarca kararı, düzenlemeyi bir kenara yazdılar. Tayyip Erdoğan ve AKP cephesinin “neler yapılmadı ki?” sorusuna karşılık olarak insanlar da tek tek veya örgütsel olarak neler yapılmadı ki diyorlar.


Taksim Gezi Parkı düzenlemesi mahkeme kararına rağmen yapılacak denildi. Alevilerin din ve vicdan özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmazken 3. köprüye Yavuz Sultan Selim adı verileceği açıklandı. Alkol fiili olarak yasaklandı. Hava İş grevine saldırıldı, Tek Gıda İş grevi yasadışı olarak kırıldı. Kürtaj ve 3 çocuk vb. söz ve düzenlemelerle kadınların bedenine müdahale edildi. Cinsiyetçi yaklaşımların öne çıkarılması ataerkil kültürü hortlatarak hergün 2-3 kadının öldürülmesi sonucunu doğurdu. Farklı cinsel seçimleri nedeniyle insanlar ahlaksızlıkla, hastalıklı olmakla suçlandı. Üniversite öğrencilerinin polis tarafından dövülmesi rutin hale geldi. Üniversitelere yeni bir emniyet birimi yasası getirildi. Eğitim sistemini altüst ederek dini eğitimi yaygınlaştırıp kaliteyi düşürüldü. Sağlık sistemini paralı duruma getiren uygulamaları küçük dozlar halinde yutturarak halk kandırıldı. Uludere’nin failleri gizlendi. Reyhanlı patlaması üzerindeki sis perdesinin aralanmadı. Çoğu yasaya ve yargı kararlarına aykırı olarak HES inşaatları sürdürüldü. Birçok kentte Kürtlere, Çingene yurttaşlara yönelik linç girişimleri karşısında sorumlu ve suçlular hakkında işlem yapılmadı. Medyada en küçük eleştiri getiren yazar ve yapımcıların işine son verilerek çok kanallı bir resmi (AKP’li) haber ajansı yaratıldı. Yıllarca kendisini desteklemiş olan yazarları bile dinletti. Dizilere, heykellere, resimlere müdahale edildi, sanatın içine tükürüldü. Binlerce kişi çeşitli gerekçelerle kendisine uydurulan suçlamalarla tutuklandı. Başta hekimler olmak üzere toplumun okumuş-yazmış demokrat (ve muhalif) bireyleri aşağılanıp hedef haline getirildi. İnşaatlarda, barajlarda, madenlerde, tersanelerde binlerce işçi iş cinayetine kurban gitmesine rağmen birçok sorumlu cezasız kaldı. Hemen hemen hergün meclis içinde ve dışındaki muhalefet alabildiğine aşağılandı, ötekileştirildi, yok sayıldı.2008 ve 2013 yıllarındaki 1 Mayıslar’da İstanbul’a adeta bir sıkıyönetim yaşatıldı. Anayasa referandumu ile vaat edilen çok sayıda düzenlemeyi yapmayıp yalnızca işine gelenlerle ilgili yasal düzenlemeleri yaparak kendisini destekleyenleri kandırdı. Kendisine derdini anlatan köylüye “ananı da al git” dedi. Kendi partisiyle birlikte tüm ülkenin özgürlüğünü yok etti. Tüm bunları da sandık, seçim edebiyatıyla yaptı ….
Şimdi tüm bu çevreler bir araya gelmiş durumda. Kendisini mağdur, itilmiş, kakılmış, yok sayılmış, çapulcu sayan, AKP'nin söz-eylem ve uygulamalarından bir biçimde canı ve fikri yanmış kitleler başlangıçta Tayyip Erdoğan'a karşı yönelttikleri tepkilerini AKP'ye çevirdiler; üstelik öfkeye dönüştürerek.

Bir çırpıda aklıma gelenler bunlar. Evet neler yapılmadı ki…

07.06.3013 / salim çalık