merhaba

sanata, bilime, dayanışmaya, emekten yana siyasete ve sevdaya dair paylaşımlarla bilginin ve deneyimlerin örgütlenmesi çabasıdır "insanın" yolculuğu...

7 Haziran 2013 Cuma

“DIŞ DÜŞMANLAR, İÇ DÜŞMANLAR” ve AKP SEVERLER


            Medya taksim Gezi Parkı’nda olan biteni görmüyor, göstermiyor, en basit biçimiyle haber olarak bile geçmiyor derken 2 gündür zembereği boşalmışçasına “haber, tartışma yapımları, köşe yazıları” dökülmeye başladı. 2002 yılında bugüne kadar olduğu gibi topluma olmayan bir AKP ve Tayyip Erdoğan gösteren, sunan merkez ve yandaş medya bu kez de olmayan bir Taksim ve Gezi Parkı Direnişi sunuyor.

            Olayları soğuk savaş dili ve anlayışıyla açıklayıp toplumu AKP’li olanlar ve karşıtları olarak görmenin, göstermenin yanına bir de; Taksim Direnişçilerini “darbeci, Türkiye’nin gelişmesinden rahatsız olanlar, ajanlar, ideolojik gruplar, AKP’yi sandıkta yenemeyeceğini anlayan demokrasi karşıtları vb. eklediler. Bazı eylemler sonrası yargı kararını bile beklemeden eylemcileri “yasadışı örgüt üyesi” ilan edenler bu sefer çerçeveyi genişlettiler.

            Türkiye’nin bugüne dek görmediği ve hiç kimsenin aklından geçirmediği, düşünmediği bir başkaldırı olan Taksim Gezi Parkı Direnişini anlamak, çözümlemeye çalışmak yerine “marjinal gruplar”, “iç ve dış mihraklar”, “darbeciler”, “aşırı sol örgütler” vb. diyerek 1970’li-1990’lı yıllar arasındaki soğuk savaş diliyle 1) çoğunluğu AKP’ye oy vermiş olan dini duyarlılıkları önemseyen kitleye 2) ağırlıklı olarak MHP’ye oy veren milliyetçi kitleye göndermelerde bulunmaktadır. Böylece hızla kitleselleşen ve kitleselleşeceği görülen direnişe karşı bir milliyetçi (muhafazakar) cephe yaratmaya, bu cepheden katılımları da önlemeye çalışmaktadır. “evlerinde tuttuğumuz %50” sözü de bunun yansımalarından biridir.

            Devletle birlikte iktidarı da ele geçirdikçe her türlü muhalefeti, eleştiriyi, hak talebini, eylemi kendi iktidarına karşı değil de Türkiye’ye, “Türkiye’nin gelişmesine”, devlete karşı olarak göstererek kimi zaman içten içe, kimi zaman açıkça düşmanlıkları, kutuplaşmayı körükleyen dil AKP destekçisi çok sayıda yayın organı ve yazar tarafından öne çıkarılmaktadır. Taksim Gezi Parkı Direnişi ile en uç noktaya ulaşmış, ulaştırılmıştır.

            Oysa başbakan da, çevresindekiler de, yazarları borazanları da biliyor ki; biz onlar kadar, onlar da bizim kadar (hatta bizden fazla) ideolojiktirler. İdeolojiyi kötü bir şey gibi gösterip “dindar gençlik” yaratmaya çalışırken de ideolojik davranıyorlar. Sola, sosyalistlere, kendisini desteklemeyen muhafazakar çevrelere, liberallere saldırıp ABD’nin cephesinde saf tutarken de, yoksulları dilencileştirip gelir dağılımındaki uçurumu büyüten ekonomi politikalarını kutsarken de ideolojik ve dış-iç mihraklara bağlı davranıyorlar.

            Ortadoğu politikaları, özelleştirmeler, ülkenin yabancı sermaye gruplarının çiftliğine dönüştürüldüğü vb. düşünülürse iç ve dış mihraklarla bağlantılı olanlar Taksim Direnişçileri değil AKP’nin ta kendisidir. Ve bu da bir ideolojik tercihtir.

            Türkiye halkları 2003 yılında AKP’nin ABD ile birlikte Irak’a girmesine karşıydı. Bugünse Suriye ve genel olarak Ortadoğu politikalarına karşı. Savaşa karşı barışı savunan, birlikte yaşamayı öneren Türkiye halkına karşılık olarak içte ve dışta kapitalist-emperyalist politikalar peşinde koşan AKP ve Tayyip Erdoğan da en az Taksim Direnişçileri kadar marjinaldir. Ve gırtlağına kadar ideolojiktir.


07.06.2013 / salim çalık