merhaba

sanata, bilime, dayanışmaya, emekten yana siyasete ve sevdaya dair paylaşımlarla bilginin ve deneyimlerin örgütlenmesi çabasıdır "insanın" yolculuğu...

30 Mart 2013 Cumartesi

arıcılık kursu, kestane fidanı dikme kampanyası


https://plus.google.com/photos/108518469492470099989/albums/5860874465498398449/organize

kandilli dayanışma evi'nin katkısıyla kdz ereğli halk eğitim müdürlüğü'nün düzenlediği arıcılık kursunu bitirenlerin sertifika töreninden görüntüler...

kandilli (kdz ereğli) zonguldak








arıcılık kursuna katılanlar başta olmak üzere kandilli beldesi'nde yaşayanların gönüllülüğü temelinde düzenlenen kestane fidanı dikme kampanyası kapsamında 1000 adet kestane fidanı dağıtıldı...
çevre sorunlarının hızla arttığı ve küresel ısınmanın giderek görünür duruma geldiği günümüzde; dikilen kestane fidanları beldenin yeşil alanının geliştirilmesi açısından olduğu kadar arı yetiştiricileri açısından da oldukça önemli. kestane balı en az anzer balı kadar değerli... dikilen bu fidanlar kandilli'de üretilen balın kalitesini artıracak.


bugün değeri geniş kitlelerce anlaşılamayan kestane, ürün olarak da önemli ekonomik değere sahip... kilosunun yerinde 5 tl.ye, kebap olarak 100 gramının 6-10 tl.ye satıldığı düşünülürse; bu fidanların yarısının bile tutması (yetişmesi) durumunda bile beldeye önemli bir katkısı olacaktır.

29 Mart 2013 Cuma

Ebruli Düşler Bahçesi: Şehrin Gözyaşları

Ebruli Düşler Bahçesi: Şehrin Gözyaşları:   1 /..   şehir yastadır, uslanmaz tankerler katran boşaltır doklar ölüm kusar limanlara bir bir çalınır rengi kirlenir ...


“…
is kokar tulumları
salına salına mavi
aka aka su
ese ese rüzgar
eski bir resim gibi peydahlanırlar
dudaklarında bir söylence
ellerinde pankartlar 
…”

Gerze Korkmuyor

 NEDEN EFES PİLSEN?

Bugün Türkiye’de yapım ya da proje aşamasında 50 yeni kömürlü termik santral planı var. Bugün atılacak adımlar, önümüzdeki yarım yüzyılın kaderini belirleyecek. Eğer ki planlanan 51 santral yapılırsa, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin karbon emisyonları %50 oranında artacak. Sinop, inşa edilecek 4 yeni kömür santrali ile ülkemiz üzerinde yapılan bu plandan en zararlı çıkacak şehirlerden biri. Gerze halkı yıllardır Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’ın kurmayı planladığı kömürlü termik santral ile mücadele ediyor.

EFES VE GERZE

Anadolu Grubu’nun bugün geldiği noktada Efes Pilsen’in çok önemli bir rolü var. Gerze’de kurulması planlanan termik santrale yapılacak yatırımın %25′ini Anadolu Grubu kendi öz sermayesinden aktaracak.
Tuncay Özilhan bir yandan Efes Pilsen’i güneş enerjisi ile aklamaya çalışırken diğer yandan hem iklimi değiştirecek, hem de havayı, suyu ve toprağı geri dönüşsüz biçimde kirletecek kömürlü termik santrali yeşil Gerze’ye kurmaya çalışıyor.

Anadolu Efes’in yayınladığı Sürdürülebilirlik Raporu güneş enerjisini ön plana çıkararak temiz ve yeşil bir tablo sunuyor. Bira fabrikalarında güneş enerjisi kullanarak elektrik ve buhar üretimi konusunda fizibilite çalışmaları yaptıklarını, önümüzdeki dönemlerde güneş enerjisi kullanarak yenilenebilir enerji kullanım oranının artırılmasını hedeflediklerini söylüyorlar. Anadolu Efes, bu raporda faaliyetlerinin iklim değişikliğine etkisini takip etmenin gerekliliğine inandığını da ifade ediyor. Bu nedenle yakıt ve elektrik tüketiminde verimliliğine, üretim teknolojilerini iyileştirmeye ve daha az CO2 salınımına neden olan teknoloji seçimine odaklanmak gerekliliğine dikkat çekiliyor.

Peki Özilhan’ın, vitrinde holding çatısı altındaki Efes Pilsen gibi şirketlerde karbon indirim hedefleri koyarken, arka kapıdan son derece kirli bir enerji üretim biçimi için Gerze köylülerinin haklı direnişine karşı şiddet uygulanmasına, gaz bombalarıyla zehirlenmelerine göz yumması büyük bir çelişki değil mi?
Anadolu Grubu’nun Türkiye’de yapacağı ilk enerji yatırımı Gerze’de. Biz, Anadolu Grubu’nun da yapacağı enerji yatırımlarında tercihini temiz enerjilerden yana kullanmasını istiyoruz. Bu ulaşılabilir ve uygulanabilir bir hedef. Özilhan, Enerji Devrimi’ne giden yolda önemli bir adım atabilir.

Hedefimiz Özilhan’ın Efes sevenlerin sosyal duyarlılığını görerek Gerze’de yapacağı bu kirli yatırımdan vazgeçmesi. Ne Gerze, ne de Efes kömüre bulanmasın.

  Gerze Korkmuyor

'Gezegen Elden Gidiyor: Buna Razı Gelemeyiz' - Buğday Ekolojik Yaşam Kapısı

'Gezegen Elden Gidiyor: Buna Razı Gelemeyiz' - Buğday Ekolojik Yaşam Kapısı


MANİFESTO
GEZEGEN ELDEN GİDİYOR: BUNA RAZI GELEMEYİZ

İklim değişiyor.
Her yerde ve elbette Türkiye’de de: Batı’da ve Doğu’da kavurucu orman yangınları, Karadeniz’de ve Akdeniz’de âni seller, Güneydoğu’da sinsi kuraklık, tüm ülkede azalan yeraltı suları... Bunların hiçbiri birer rastlantı ya da “münferit vaka” değil. İklim değişiyor ve bu, ekmeğimizden suyumuza hayatımızın her yönünü, her ânını  derinlemesine etkiliyor.

Doğanın amansızca yağmalanması yüzünden Mezopotamya’da, Avrupa’da, Orta Amerika’da birçok kadim uygarlık yeryüzünden silinip süpürüldü. Eğer şimdi harekete geçmez, doğaya bakışımızı değiştirmezsek, bizim de çocuklarımıza bırakacağımız bir uygarlık olmayacak. Onlara kazanmaları neredeyse imkânsız bir var olma mücadelesi, mutlak bir çaresizlik bırakacağız.  Evrensel ahlâk ilkelerini ayaklar altına almış, kısa vadeli çıkarlarımızı hayatlarının önüne geçirmiş olacağız.

İklim değişiyor; çözümlerimiz ve vaktimiz varken harekete geçmemeyi vicdan kabul etmez. Bizler, sıradan insanlar olarak, doğaya bakış açımızı ve önü alınmaz bencilliğimizi değiştirme zamanının geldiğini düşünüyoruz. Artık doğayla barışma zamanının geldiğini! Bu değişimi gerçekleştirebilecek gücün, hepimizin yüreğinde olduğunu biliyoruz.

Ve şunu da biliyoruz: Şimdi başaramazsak, her şey bitecek. Oyun bitecek. Barış, sonsuz bir hayal olarak kalacak. Karşımızda, yeni ve farklı bir “düşman” var çünkü – Hayatta yaptığımız başka her şeyi anlamsız kılmaya yetecek büyüklükte bir belâ.

İklim değişiyor ve sosyal adaletsizliği kat be kat artırıp derinleştiriyor. Toprağın sağlığı ve suyun saflığı, yeryüzü toplumlarının ayakta kalıp kalamayacağını gösterecek olan son ölçüler artık... Gezegen sürekli uyarıyor. Ama gözler kör, kulaklar sağır kalmaya devam ederse, kibir denen şeyin ne büyük bir felaket olduğunu yakında hepimiz öğreneceğiz...

İşte onun için, vicdanı olan tüm yurttaşlarımızı, elde hâlâ çözüm imkânı varken, gezegeni kurtarma seferberliğinde kendi payına düşeni yapmaya, bu büyük sorumluluğu paylaşmaya çağırıyoruz.
İklim daha fazla değişmeden biz değişelim, çözümün parçası olalım.

21 Mart 2013 Perşembe

hüzün


BİLİNÇ











 ölüm izlenimi
dram gibi gelse de
yüreğine açılan oyuklarla
kahraman olabilirsin
ölüme yakın durduğun son ana
sınıf bilincini taşıdığında

salim çalık
Gülmekle Ağlamak Arasa- sf.39


17 Mart 2013 Pazar

madencininsesi: ŞAŞIRACAK NE VAR

madencininsesi: ŞAŞIRACAK NE VAR:            Özelleştirmenin ilk tartışılmaya başlandığı yıllardan günümüze kadar emeği, üretim kültürünün önemini, devletin ekonomideki y...

mektup 8



















































seninle yaşayabilmenin tadına varabilmek için seni üzen, seni ağlatan, seni hüzünlendiren, seni senden alan tüm kötülüklere başkaldırıyorum.  istiyorum ki, aramıza ne kötülüklerin izi, ne de kendileri girsin. biliyorum ki, mutlu bir sevda çevremizdekilerin mutluluğundan geçiyor. biliyorum ki, mutluluk acıların paylaşılmasından geçiyor. ve biliyorum ki, biz istemezsek sürmez bu bezirgan saltanatı.
sevgilim benim. düşlerimin tahtına kurulmuş güzel. seninle olabilmek uğruna kendi krallığımı devirerek geliyorum sana. şanı, şöhreti, namı bırakarak aşıyorum kendimi. biliyorum ki, kendi iktidarından vazgeçemeyenlerin verebileceği birşey yok dünyaya...
şimdi seni sevmenin gönenciyle bulduğum varsıllıklara sarılıyorum sıkı sıkı. tüm anlamalarımı, kabullerimi gözden geçirerek, daha cesur ve daha bilge duygularla seviyorum seni. şimdi bir nevroz ateşi gibi yanıyorsun içimde. ve tüm sevdalılar, bu dünyayı değiştirmeye yola çıkmış olanlarla birlikte barışın, dayanışmanın türkülerini söylüyoruz memleketimizde.
            tüm kavuştuklarımızın tarihini bayram ilan ediyoruz. bayram ilan ediyoruz tüm halkların elele tutuştuğu günleri. ve adını koyuyoruz ömrümüzün. sevdaların onbeş dakikaya, bir güne indirildiği dünyamızda yıllarca sürmüş sevdamızla geçiyoruz popüler kültür duraklarını. ve belki de tüm dünyaya inat doğanın sözüne uyarak elimizdekileri çoğaltıyoruz.
            seni düşünerek başlıyorum yeni güne. ve seni yazmaya çalışarak. ve tarihimize not düşüyor olmak yetiyor günlerimizin çoğalmasına. biliyorum ki, bırakacağımız başkaca varlığımız olmayacak bizim. biliyorum ki seni düşünüyor olmak biraz daha büyütecek bilincimi. biraz daha beni. biraz daha dünyamızı...
            ve biliyorum ki, aslolan iyi yaşamaktır. sevdaları çoğaltarak... yeni sevdaları bahar çiçekleri gibi örgütlemektir yaşamak. bilinçle örerek yeni bir yaşamı şiirler, şarkılar, danslar eşliğinde el ele tutuşmaktır tüm insanlıkla ve kendi insanlığımızla...

salim çalık

16 Mart 2013 Cumartesi

Elfo Ana Cezaevinde Ölmesin!























Elfo Ana cezaevinde ölmesin!

Elfo Ürper, 79 yaşında Şırnak'lı bir ana. 8 yıl önce 18 yıllık hapis cezasına çarptırıldı ve o zamandan beri cezaevinde tutuluyor. İlerlemiş yaşına rağmen, cezasının tamamlanması için 7 yıl daha cezaevinde kalması gerekiyor.

Tansiyon ve romatizma hastası olduğu için bacaklarının uyuştuğundan yakınıyor. Ayrıca nefes darlığı problemi yaşıyor. Yakın zamanda elinden ameliyat olduğu için çamaşırlarını bile kendi başına yıkayamaz durumda. Cezaevi koşulları, yaşadığı sağlık problemleri ve yaşlılığından ötürü Elfo Ana'nın kaldıramayacağı kadar ağır. Hayatını kendi başına idame ettiremeyecek durumda, kişisel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için başkalarının yardımına gereksinimi var.

Şu anda Batman M tipi cezaevinde yatmakta olan Elfo Ana'nın çocukları sağlık sorunları ve maddi yetersizlikten ötürü yılda en fazla birer kez görebiliyorlar annelerini. Bir kısmı memleketinde, bir kısmıysa başka şehirlerde yaşayan çocuklarından ve toprağından uzakta olmak, ilerleyen yaşı ve kendi işlerini göremez durumda olması moralini bozduğu gibi sağlığını da kötü etkiliyor. Son zamanlarda sürekli tekrarladığı cümle bütün korkularını özetler nitelikte aslında:
"Burada ölmek istemiyorum."

Elfo Ana'nın avukatı, "Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama" sebebiyle Cumhurbaşkanlığı özel affından yararlanıp serbest kalması için Adalet Bakanlığı'na başvurdu. Af talebine karşılık Adli Tıp Kurumu'nun düzenlediği raporda Elfo Ana'nın muayenesi sonucunda bu kapsama girmesi için gerekli bulguların olmadığı belirtildi. Yani 80'ine girmekte olan Elfo Ana'nın ilerlemiş yaşı ve kötüleşmekte olan sağlık sorunları resmi makamlarda bir karşılık bulamadı. Elfo Ana yılmayıp bir itiraz dilekçesiyle durumunun ve dosyalarının tekrar incelenmesini istedi.

79 yaşındaki bir Ana için 8 yıllık tutsaklık yetmez mi?

Başta Adalet Bakanı ve Cumhurbaşkanı olmak üzere vicdan sahibi herkesi, "Burada ölmek istemiyorum" diyen Elfo Ana'nın son günlerini ailesinin bakımı altında, evinde geçirebilmesi için duyarlı olmaya çağırıyoruz.


http://imza.la/elfo

http://imza.la/sitene-ekle/elfo

14 Mart 2013 Perşembe

DELİLİĞE ÖVGÜ



     Yaşadığımız çevrede zihinsel özürlü, davranış bozuklukları olan insanlarla hemen hemen hergün karşılaşırız. Bu sık karşılaşmaların da etkisiyle onların varlığını kanıksar, bir zaman sonra “görmeyiz”. Bu görmemek yok saymaya, umursamamaya dönüşür.
     Bazıları sokakta yaşar. Aileleri de tıpkı toplum gibi yok saymaya (belki de kurtulmaya) yönelik davranış ve düşünsel yaklaşım sergilemeye başlar. Ve ilginçtir, delilerimiz sokakta karşılaştıkları insanlarla ilişki (iletişim) kurabilirlerken aileleriyle iletişimde zorlanırlar. (En azından benim tanıdığım “deliler” bu durumda.
     Adını anımsayamadığım bir filozof : “Bu dünyada yaşamak en fazla delilerin hakkı. Çünkü onları bu dünya delirtti.” diyordu bir yazısında. Gerçekte zihinsel özürlülüğün veya davranış bozukluklarının saptanması ya da değerlendirilmesi de göreceli olabilir düşüncesindeyim.

MAHALLENİN DELİSİ

     Örneğin; benim tanıdığım deliler yerlerdeki çöpleri toplayarak çöp kutusuna atarlar, veya yakarlar. Biz “akıllıların da rahatsız olduğu fakat sesimizi çıkarmadığımız trafik sorununu çözmek için kavşakta trafik polisliği yaptığını gördüğüm deliler var. Geçtikleri yerlerdeki çalışan insanlara karşılıksız yardım eden, bir öğün yemek, bir dal sigara, bir selam sonrası arkadaş gibi başlayan, çabalayan (yani insanlarla iletişim yolları arayan) deliler de var. Ve delilerin bu iyi niyetli “deliliklerini” kullanan, (kendi işlerini gördüren, dalga geçen, aşağılayan vb) akıllılarımız da var.
     Delilik durumunu akıllılar belirliyor. Genel ölçü alışkın olduğumuz davranışların ne kadar dışına düştükleri. Bu da göreceli bir durum. Akıllıların yarattığı çevre kirliliğinden, trafik sorunundan rahatsız olan, terk ettiğimiz dayanışma ilişkilerine varıncaya kadar tepki gösteren (göze girmek için veya adam yerine konulmak için olsa bile)  deliler ne kadar deli olabilir ki?
     Savaş akıllı bir davranış mı sizce? İnsanların açlıktan ölmesi, para karşılığı insan ticareti ne kadar akıllıca? Toplumda en fazla şiddeti “akıllılar uygulamıyor mu? Peki bu olay ve durumların ortaya çıkmasına neden olan ideolojik-politik-siyasi tutumları kimler belirliyor? Ölüm emirlerini verenler kimler? Ölüm makinalarını kimler kullanıyor? AKILLILAR!!! İnsana ve insanlığa en fazla zarar veren kimler?

DELİLİK

     Zaman zaman arkadaşlarımla şakalaşırken; “Böyle bir dünyada sağlıklı olmak veya sağlıklı kalmak hastalık belirtisidir.” derim. Filozofun dediği gibi onları bu dünya delirtti. Bu dünyanın yaşanamaz duruma gelmesinde payı olan herkesin insanların delirmesinde de payı var.
     Bu noktadan bakınca deliliği, (bilinçsiz, denetimsiz de olsa) bu dünyaya ve yaşananlara karşı bir protesto olarak görüyorum. Akıllıların neden olduğu yaşamdışılığa karşı aynı tarafta olmamak için bilincin kapatılması, davranışların yön değiştirmesi sonucu karşımıza “deli” dediğimiz insanlar çıkıyor. Akıllıları deliliğin tanımını yapma ‘yetkisini’ ve hakkını ellerinde tutuyorlar. Üstelik de çok az insan sorup, düşünüyor.
     Bir insan neden delirir?

     Bir ilginçlik de sevi  (aşk)  konusunda yaşanıyor. Sevgilimizi ikna etmek, etkilemek, inandırmak için “deli gibi sevdiğimizi” söyleriz. Etkileme, ikna ve inandırma olayında başarılı olduktan sonra akıllanıveririz. Sevi durumlarında olağan gibi deliliği kullanıp daha sonra akıllanmak sağlıklı bir davranış mı? 


            mutluluklara yabancı
            bilmiyor nasıl sevinileceğini
            yüzünde toy
                        yaban
            hüzünle karışık gülüş

 20.06.2002  Armutçuk
salim çalık

9 Mart 2013 Cumartesi

Bir belgesel: Devrim Televizyondan Yayımlanmayacak

http://www.sendika.org/2013/03/bir-belgesel-devrim-televizyondan-yayimlanmayacak/







“Devrim Televizyondan Yayımlanmayacak (Revolution will not be televised)”, Chavez’e yönelik Amerikancı darbe sürecini anlatan 2003 yapımı bir belgesel film.




1998 yılında Başkan seçilen Chavez’in Bolivarcı devrime karşı 2002’deki darbe girişimi, halkın devrime sahip çıkmasıyla başarısızlığa uğramıştı.
 

Film iki günlük darbe girişimi etrafında Venezüella gerçeğini anlatıyor.


MEKTUP 2



            tanımsız bir noktada durmuş kendimi arıyorum. unutulmuş bir tadın ardına takılıp, bütün yitirdiklerimi bulmaya çalışır gibi arıyorum ellerini. rüzgarınla getirdiğin mistik kokunu. çılgın sevişmelerin izlerini. biliyorum ellerinde gizli olanları...ellerinde dünyanın bütün güzellikleri.

            gözlerini düşündükçe zamansızlık içine düşüyor ömrüm. bir yanım çocuk, bir yanım genç seviyorum gülüm. seviyorum!  baharı getiren sensin. yüzündeki gülüşlerdir beni böyle dağıtıp kendimden eden, kendime getiren. bu ağaçlar, bu çiçek salkımları, kuşların cıvıltıları, renkleri gökkuşağının sen varsın diye güzel. sen varsın diye yağıyor yağmur, toprak kokuyor, ay ağıyor...

            peşinde koşmanın, sana dokunabilme umudunun yangınıyla geliyor yaz. sen olduğun için sana geliyor bedenim. dilimde ‘turnalar’ türküsü...sen olduğun için titretiyor senden iz taşıyan herşey, seni anımsatan, aratan.  bütün güzellikleri senden öğrendiklerimle kavrıyorum. seni arar gibi arıyorum kendimi.  dünyaya sana bakar gibi bakıyorum. gördüklerimi senden izler buldukça anlamlandırıyorum.
 DESTAN - 1


Adın gizli bir hazine gibi parıldar gözlerimde
Bütün belaları/ işkenceleri göze aldıran
Çok duyulup da ulaşılmamış düşler ülkesi bedenin
Uğranda ölümlerin unutulup yollara düşülen kutsal toprak

İçinde yitip gittiğim sırlar ormanı saçların
Bir sarmaşık gibi dolanır sarar bedenimi çırılçıplak
Bütün çiçeklerim/ yapraklarım sana döner yüzlerini
Sana uzanır kollarım/ inatla isteyerek gelmeni

Korkuyu ve korkusuzluğu öğretir ardından koşmak
Yaşamanın/ uğrunda ölümü göze almanın tadını
Güzelim/ aradığım bayıltan gül bahçesi dudakların
Albenin/ uzaklığın vurur öldürür beklenen yollarda

Hesapsız kitapsız arzular salarsın özleminle
Bütün çılgınlıkları/ umulmadık oyunları öğretir bekletmen
Sabırsız öpüşlere dokunuşlara bırakırken gelişlerinle
Kendimi kendimden eder elim dolanınca beline

Varlığını bilmek dünyaya egemen olmaktır her gece
Yalnızlığı ve çoğulluğu birbiri üstüne yaşayarak
Bir bilinmez sevişmenin koynunda bayılıp seviden
Uğrunda ölümlerin unutulduğu kutsal toprak

Toprağım/ belam/ sevdalım/ özlediğim/ istediğim kadın
Ülkemsin beynimde ve bedenimde taşıyorum seni
Titretir tüm görkemiyle kulaklarımda çınladığında adın
Senin olmak istiyorum senin/ beklemediğim hırsla sev beni

                                                                       14.01.1998
                            Menemen