merhaba

sanata, bilime, dayanışmaya, emekten yana siyasete ve sevdaya dair paylaşımlarla bilginin ve deneyimlerin örgütlenmesi çabasıdır "insanın" yolculuğu...

9 Mart 2014 Pazar

yüzleşmeler (gece konuşmaları) 3

gezi direnişi’ni anımsadı. tanık olduklarını (gezi parkı’nda bulunduğu iki gün içerisinde), görebildiklerini, insanlarla konuşmalarını, gazete ve televizyonların insanları çıldırtan körlüğüne karşılık olarak eylemlere katılan milyonlarca insanın internet ve telefonlarla haberleşmede, kendi haber ve iletişim ağlarını yaratmadaki hünerlerini…

birçok siyasi örgütün, birkaç eyleme katıldığı için kendini kahraman ilan edenlerin, yetersiz ve geri olduklarını görmek istemeyenlerin, “bunlar internet çocuğu”, “y kuşağı” diyerek küçümsedikleri, varlıklarını göremedikleri insanlar taksim meydanı’ndan başlayarak ülkenin her kentinde, her meydanında, sokak sokak özgürlüğü, insan haklarını, yaşanabilir bir çevre isteğini, her alanda eşitliği ve devlet şiddetine karşı direnişi örgütlüyorlardı.

eski yapılar eskimiş, ezber üzerinden söylenenler tükenmişti işte. devlet aklını yitirmiş, iktidar tüm zor aygıtlarını, medyasını, yandaşlarını kullanmasına rağmen fiilen bitmişti. 2013 yılının haziran ayı şimdiden dünya siyasi tarihinde yerini almıştı.

tüm genel geçer değerlendirmeler ve bazı siyasi yapıların gezi direnişi üzerinden insan devşirmeye, hatta başlangıcında, örgütlenmesinde doğru düzgün etkisi ve katkısı olmamasına rağmen sahiplenmeye yönelik çabalarını anımsayarak; devrimci olma iddiasındakilerin siyaset ve örgütlenme yöntemlerinin tutucu, hatta gerici olduğunu düşündü.

gezi direnişi’ni tetikleyen ve büyüten en temel etken devletin gezi parkı’ndaki çevreci gruba, sabaha karşı uyguladığı despotik şiddettir. iktidarın 30 mayıs 2013 tarihine kadar uyguladığı politikalar, yasakları yaygınlaştıran düzenlemeler, “tek adam”, “tek parti”, “koşulsuz biat” ve dini referansları öne çıkaran yaklaşımlar bir öfkeyi beslemişti. ancak bu öfkenin varlığını, kabardığını kimse görmemişti.

gezi direnişi; faşizan, otoriter, yasakçı, birey olmayı engelleyen, söz dinlemeyen, insanların bedensel-düşünsel varlığını yok sayan bir iktidara karşı; “ben varım”, “beni dinlemek zorundasın”, “beni olduğum gibi kabul edip, varlığımı tanımak zorundasın”, “bana sormadan yaşam alanlarımda düzenleme yapamazsın” diyenlerin eylemiydi. çevreci olmakla birlikte sınıfsal, her yaş kuşağından insan olmasına rağmen gençlik, kadınların  ve cinsel yönelimleri farklı olanların toplam katılanların yarıdan fazlasını oluşturması nedeniylede eşitlik hareketiydi.


taksim meydanı ve gezi parkı’nda günlerce direnen insanların pankartları, dövizleri, kurdukları yaşam modelleri, birbirleriyle ilişkileri, park içerisinde oluşturdukları yeni insan-yaşam seçenekleri doğru okunmalıydı… bu okuma direnişin öznelerine rağmen değil onlarla yapılabildiği oranda anlamlı ve gerçekçi olabilirdi.
...
salim çalık 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder