gezi
direnişi’ni anımsadı. tanık olduklarını (gezi parkı’nda bulunduğu iki gün
içerisinde), görebildiklerini, insanlarla konuşmalarını, gazete ve
televizyonların insanları çıldırtan körlüğüne karşılık olarak eylemlere katılan
milyonlarca insanın internet ve telefonlarla haberleşmede, kendi haber ve
iletişim ağlarını yaratmadaki hünerlerini…
birçok
siyasi örgütün, birkaç eyleme katıldığı için kendini kahraman ilan edenlerin,
yetersiz ve geri olduklarını görmek istemeyenlerin, “bunlar internet çocuğu”,
“y kuşağı” diyerek küçümsedikleri, varlıklarını göremedikleri insanlar taksim
meydanı’ndan başlayarak ülkenin her kentinde, her meydanında, sokak sokak
özgürlüğü, insan haklarını, yaşanabilir bir çevre isteğini, her alanda eşitliği
ve devlet şiddetine karşı direnişi örgütlüyorlardı.
eski
yapılar eskimiş, ezber üzerinden söylenenler tükenmişti işte. devlet aklını
yitirmiş, iktidar tüm zor aygıtlarını, medyasını, yandaşlarını kullanmasına
rağmen fiilen bitmişti. 2013 yılının haziran ayı şimdiden dünya siyasi
tarihinde yerini almıştı.
tüm
genel geçer değerlendirmeler ve bazı siyasi yapıların gezi direnişi üzerinden
insan devşirmeye, hatta başlangıcında, örgütlenmesinde doğru düzgün etkisi ve
katkısı olmamasına rağmen sahiplenmeye yönelik çabalarını anımsayarak; devrimci
olma iddiasındakilerin siyaset ve örgütlenme yöntemlerinin tutucu, hatta gerici
olduğunu düşündü.
gezi
direnişi’ni tetikleyen ve büyüten en temel etken devletin gezi parkı’ndaki
çevreci gruba, sabaha karşı uyguladığı despotik şiddettir. iktidarın 30 mayıs
2013 tarihine kadar uyguladığı politikalar, yasakları yaygınlaştıran
düzenlemeler, “tek adam”, “tek parti”, “koşulsuz biat” ve dini referansları öne
çıkaran yaklaşımlar bir öfkeyi beslemişti. ancak bu öfkenin varlığını,
kabardığını kimse görmemişti.
gezi
direnişi; faşizan, otoriter, yasakçı, birey olmayı engelleyen, söz dinlemeyen,
insanların bedensel-düşünsel varlığını yok sayan bir iktidara karşı; “ben
varım”, “beni dinlemek zorundasın”, “beni olduğum gibi kabul edip, varlığımı
tanımak zorundasın”, “bana sormadan yaşam alanlarımda düzenleme yapamazsın”
diyenlerin eylemiydi. çevreci olmakla birlikte sınıfsal, her yaş kuşağından
insan olmasına rağmen gençlik, kadınların
ve cinsel yönelimleri farklı olanların toplam katılanların yarıdan
fazlasını oluşturması nedeniylede eşitlik hareketiydi.
taksim
meydanı ve gezi parkı’nda günlerce direnen insanların pankartları, dövizleri,
kurdukları yaşam modelleri, birbirleriyle ilişkileri, park içerisinde oluşturdukları
yeni insan-yaşam seçenekleri doğru okunmalıydı… bu okuma direnişin öznelerine
rağmen değil onlarla yapılabildiği oranda anlamlı ve gerçekçi olabilirdi.
...
salim çalık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder