içinde
yaşadığımız sistemin yarattığı koşullar, kültür, yaşanmışlıklar, egemenliği
elinde tutan güç odaklarının telkinleri gibi çok sayıda etken bireyin veya
toplumun kendi gerçeklikleri, gereksinimleri, güçleri ve yetenekleri
doğrultusunda insani ve doğal seçimler yapmalarını engellemektedir. bu
engelleme çoğu kez dolaylı biçimlerde olmakla birlikte; başarılı veya varsıl
olmak için ne yapmak gerektiği, hangi alanlarda eğitim almak gerektiği,
yükselen meslekler gibi yönlendirmelerle doğrudan da yapılmaktadır.
başarılı olmak;
büyük çoğunlukla (kitle veya toplum) karşılaştırıldığında görevinde-işinde
hızla yükselmek (kariyer yapmak) veya ortalamanın çok üzerinde bir gelire
(hızlı varsıllığa) ulaşmak olarak tanımlanıp, sunuluyor. hatta insanlar
“başarılı” , “varsıl” olmaya koşullandırılıyor…
“bir işe
yaramanın”, “adam” olmanın, “saygı” görmenin, muhtaç olmamanın vs. yollarından
biri varsıllaşmak, biri de kariyer SAHİP(i) olmak olarak dayatılıyor… böylece toplumsal
işbölümü içerisinde her insanın kendi yeteneği, gücü, becerisi ölçüsünce insani
koşullarda çalışmaya, öğrenim görmeye, sağlık olanaklarından yararlanmaya,
barınmaya, dinlenmeye (tembelliğe), gelire, kendini (yaratıcılığını)
gerçekleştirmeye hakkı olduğunu unutturuyor. (küreselleşme denerek emperyalizm,
serbest piyasa denerek kapitalizm meşrulaştırılırken devletin görev ve
sorumlulukları da pazara dönüştürülüp, özel sektöre devredilmektedir. bu dönüştürme
süreci yalnızca mülkiyetin ve gelirin el değiştirmesi biçiminde olmayıp
iletişim araçları, okullar, reklamlar, konuşturulan “aydınlar”, siyasi
figüranlar aracılığıyla bilinç düzeyinde de yaratılmaktadır…)
bu zorlama ve
dayatmalarla yaratılan bilinç; “başarısız” ve “yoksul” olmayı insanın
beceriksizliğinden, tembelliğinden, kendini geliştirmemesinden, yanlış
seçimlerden kaynaklandığı algısını yaratıyor. böyle bir algı kapitalizmin
sömürücü, yoksullaştırıcı, işsizleştirici, eğitim ve sağlık başta olmak üzere
yarattığı eşitsiz koşulları, emek üzerindeki vahşi yanını gizleyerek sermayeyi
ve kapitalist-emperyalist iktidar odaklarının politikalarını da sorgulamaktan
uzaklaştırıyor.
bir yandan
insanların birey olarak kendilerini ve kendisine benzeyenleri suçlamalarına yol
açan, bir yandan da günün birinde “başarılı”, “varsıl” olabileceklerine
inandırıldıkları kapitalist kültür, tek tek “örnek” tipleri göstererek başarı
ve varsıllığın kişiye özel çaba-beceri-girişim-seçim vb. gerektirdiğini
anlatarak hem bencilliği, hem de yalnızlığı (“gemisini kurtaran adam”ı)
kutsamakta, sınıf bilincinden uzak birliktelikleri kutsallaştırmaktadır.
salim çalık/ şubat 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder