7 haziran öncesinde muktedir şöyle demişti; "400 milletvekili verin bu iş huzur içinde çözülsün...
geçtiğimiz günlerde sağlık bakanı; "10 ağustos 2014'te cumhurbaşkanı yerine başkan seçseydik bu yaşadıklarımızı yaşamazdık..."
sonra operasyonlar, çatışmalar, ölümler... ve tv.lerde yorumcu diye konuşturulan mezar soyguncuları; "operasyonlar sürdükçe akp'nin oyları artıyor..." dediler...
bunlara bir de koalisyon tiyatrosunun eklenmesiyle sorunlarımızı göremez, tartışamaz, hatta olup bitenleri bir araya getirip değerlendiremez duruma getirildik... evet ölümlerin ülkenin her köşesini yaktığı bir dönemde tüm sorunlar önceliğini yitirir, bu kaçınılmaz ve doğal...
fakat ne oldu da 7 hazirandan sonra 2 yıldır sürdürülen görüşmeler yapılmamış gibi davranıldı? ne oldu da "analar ağlamasın" denilerek başlatılan süreç, ülkenin tüm analarını ağlatmayı göze alacak kadar kör bir noktaya getirildi...?
düne kadar aynı masa etrafında oturanlar, bu görüşmeleri olumlu ve yerinde bulanlar ne oldu da, göz göze gelemeyecek kadar nefret ve öfkeye kapıldılar?
günden güne yükselen kin ve düşmanlık dili ve çatışmalara ilişkin yaklaşımlar 90'lı yıllara benziyor, bu doğru. fakat düne kadar yan yana oturabilenler, komşuluk, arkadaşlık yapanlar birbirlerine katlanamaz noktaya, hatta birbirlerinin ölülerine sevinmeye başladılarsa (ki çokça örneği var) içinden geçtiğimiz çatışma durumu 90'lı yılları aştığımızı da göstermektedir...
adını ne koyarsanız koyun bu savaşın kazananı olmayacak... aynı ülkede yaşayan insanlar olarak, bu birlikteliği sürdürmeyi, birlikte yaşamayı düşünüyorsak gelecek on yılları, yüzyılları da düşünmek zorundayız. yani iki ayrı ülkenin savaşında savaş bitince herkes sınırlarının içine çekilir, fakat aynı ülkenin insanları böylesine şiddetli bir çatışma ve bu kadar ölümden sonra birlikte yaşamakta zorlanır...
kürt sorunu'nda yalnızca pkk dönemini bile dikkate alsak, 30 yılı aşkın bir süre silahlı mücadelenin sonuç vermediğini anlamak için yeterli olmalıydı... hatta akp kürt sorunu'na ilişkin ilk adımlarını da bu çözümsüzlüğü dile getirerek attı, toplum da %70'i aşan oranda destek verdi...
çatışmalar üzerinden örgütlenme ve oy devşirme yoluna girenler ölümleri yüceltiyorlar... taraflar ölü sayılarıyla psikolojik savaşı da elden bırakmıyorlar. oysa 7 haziran öncesine dönülebilse, birlikte yaşama zorunluluğu ve gerekliliği kavranabilse, barışa değer verilse sorun çözüme doğru evrilebilecek... ve gencecik evlatlarımız siyasete kurban gitmeyecek, analar evlat acısıyla yaşarken öldürülmeyecek...
herşey iktidar ve başkanlık için mi? herşey sahip olunan konumu güçlendirmek, bulunulan yerden bir adım geri atmamak için mi? iktidar ve güç için insanların kurban edilmesine değer mi? değer deniliyorsa, ölümler yüceltiliyorsa savaşı başlatan ve sürdüren herkese çağrımdır; bu savaşı anlamlı, doğru, gerekli ve kutsal buluyorsanız çocuklarınızı gönderin çatışma bölgelerine, hatta kendiniz gidin...
bugüne kadar ölen 40 bin'den fazla insan... eğer kısa zamanda doğru bir adım atılmazsa; barıştan, özgürlükten, adaletten, emekten, birlikte yaşamaktan yana olanlar güçlü bir karşı çıkış gerçekleştiremezse çok daha kanlı bir süreç başlayabilir. üstelik birlikte yaşama olanağı da ortadan kalkabilir... yoksulların, kendilerinden olmayanların ölümlerini ciddiye almayanları da, hatta ölümleri iktidar mücadelesinin, konumlarını korumanın ("kutsal davalarının") maliyeti olarak görenleri durdurmanın tek yolu ölenlerin, ölüme sürülenlerin barışı, yaşamı savunmalarından geçmektedir...
pkk'nin elini tetikten çekmesi; akp'nin de başkanlık, tek başına iktidar hırsıyla mhp'nin oylarını almak, hdp'yi baraj altına itmek için girdiği yoldan vazgeçip, 7 haziran öncesi duruma geri dönmesi ve sorunu meclis'e taşıması zorunluluktur... "düz ovada" siyaset önerenler, daha fazla insan ölmeden, anaları daha fazla ağlatmadan meclis'te çözüm üretmeli, kardeş kavgasına varma potansiyeli günden güne artan bu çatışmaları durdurmalıdır...
salim çalık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder