merhaba

sanata, bilime, dayanışmaya, emekten yana siyasete ve sevdaya dair paylaşımlarla bilginin ve deneyimlerin örgütlenmesi çabasıdır "insanın" yolculuğu...

22 Haziran 2013 Cumartesi

ne istiyorsunuz?



ara sıra tv.lere bakıyorum. 3 kanal dışında tüm haber kanalları bana çocukluğumdan (12 eylül 1980'den) hayal meyal anımsadığım trt'nin tek kanallı tv.sini ve radyosunu anımsattılar bir kez daha... taksim gezi parkı ekseninde sürdürülen tartışma yapımlarında konuşmacıları dinlerken 12 eylül'ün sıkıyönetim komutanlarını, milli güvenlik konseyi'nin hazırladığı metinleri okuyan spikerleri anımsıyorum.

bir de kendisini müslüman olarak tanımlayanların 28 şubat günlerini anlatırken "andıçlanan gazetecilerden" söz edişleri düşüyor usuma. genelkurmay karargahına çağrılan gazetecilere verilen brifingler, işten çıkarılanlar, gazete patronlarına verilen gözdağları vs. ...
28 şubatı iyi anımsıyorum. post modern darbe olarak tanımlanan, askerin her alanda etkin olduğu koşullarda bile muhalif gazeteciler yazabiliyor, tv.lerde tartışma yapımlarına çıkabiliyorlardı. 2006-2007 yıllarına kadar her hafta sonu karşıt görüşlü kişiler tv.lerde tartışma yapabiliyorlardı.

yıl 2013. akp'yi ve tayyip erdoğan'ı doğrudan eleştirebilen kaç gazeteci kalabildi merkez medyada. bir çırpıda aklıma gelenler; nuray mert, can dündar, ece temelkuran, uğur dündar, ruhat mengi vb. şimdi sormak istiyorum; 28 şubat'la ilgili sözlerini güçlendirmek için andıç'tan söz eden "müslüman" gazeteciler, aydınlar özellikle 2011'den sonra işsiz kalan gazetecileri kim andıçladı?

bir darbe mi oldu ki; ülkenin en büyük toplumsal olayını bile yorumsuz-sessiz veremedi tv.ler, gazeteler? bir darbe mi oldu ki 07 haziran 2013 tarihinde 7 gazetenin manşeti de "demokratik talebe canımız feda" manşetiyle çıktı. aynı mutfakta mı hazırlandı bu gazeteler. 12 eylül'de kenan paşa'nın hoşuna gitmek için manşet atan gazeteler ile 28 şubat'ta askerden aldığı brifingler doğrultusunda yayın yapan gazete ve tv.lerden ne farkı var bugünkü medyanın, medyaşörlerin? bir de utanmadan özgür basın, ifade hürriyeti hikayeleri, nutukları çekiyorsunuz? bir de utanmadan hala daha allah'ı, dini, türbanı, camiyi meydanlara, ekranlara taşıyarak mağdur edebiyatı yapıyorsunuz.

bürokrasiyi temizlediniz, medyayı temizlediniz, yargıyı temizlediniz, üniversiteleri temizlediniz, 9 yılda 27 kişiyi dünyanın en zenginleri listesine sokacak kadar palazlandınız... doymadınız. daha ne istiyorsunuz? bütün itiraz kanallarımızı kapatarak iktidarınızı (darbenizi) kalıcılaştıracağınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. bu ülkede 27 mayıs kalıcı olamadı, bu ülkede 12 mart kalıcı olamadı, bu ülkede 12 eylül kalıcı olamadı, bu ülkede 28 şubat kalıcı olamadı, siz de kalıcı olamayacaksınız. bunca suskunluğun yaratacağı çığlık bu ülkenin demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet, dayanışma, barış yolunu açacaktır.

salim çalık