en son ankara'da yaşadığımız katliam... BARIŞ, ÖZGÜRLÜK, EŞİTLİK, ADALET, EMEK diyenlerin tümünü hedefleyen bu katliama sevinenler, bunu eylem ve yazılarıyla gösterenler oldu, oluyor. ... konya'da milli maçtaki saygı duruşunda tribünlerin tekbir getirerek, ıslıklayarak saygı duruşuna karşı tepki göstermesi de son örnek...
kızabiliriz, kımakta haklıyız; öfkelenebiliriz, öfkelenmekte de haklıyız... fakat içinde bulunduğumuz durum çok ciddi. bir yanda diktatörlüğünü korumaya, seçimler yoluyla meşrulaştırıp yasal düzeye oturtmaya çalışan bir siyasi yapı, bir yanda bu yapının bile isteye kurşun askerlere çevirdiği bir kitle, bir yanda siyasi iktidarın da kullanabildiği/ kullanabileceği bir uluslararası islamcı terör örgütü ışid...
7 haziran seçim sürecinden bu yana kürt, solcu, alevi, muhalif kişilere, bu kişilerin işyerlerine saldıranların varlığını, linç girişimlerini, bu linç girişimlerine toplumsal bir güçlü tepkinin olmayışını, linç girişimlerine katılanlar hakkında soruşturma- gözaltı yapılmayışını unutup; ankara katliamına tepki vermelerini bekliyoruz.
aynı dönemde bu saldırıları, linç girişimlerini önlemeyen, yer yer izleyen ve yardım eden siyasi iktidarın ankara katliamını neden önlemediğini sorguluyoruz... (elbette sorgulayalım, ancak saflık da yapmayalım) çünkü gerçekten önlemek, en azından acısını duymak gibi bir dertleri olsa, kendi denetimleri altındaki gazetelerin alçak kalemlerini sustururlar. ankara'daki katliamı (neredeyse) alkışlayan yazıları durdururlar...
birçok kişi aylardır şunları söylüyoruz. saray ve çevresindeki çıkar grubu iktidarı yitirmemek uğruna iç savaşı bile göze alabilir. kendi başlattıkları çözüm sürecini bitirmeleri, sokaktaki linç girişimlerine, parti binalarına saldırılara sessiz kalmaları, yer yer 10 güne varan, kesintisiz sokağa çıkma yasakları, suruç katliamı gibi çok sayıda ip ucu halkı (ya da muhalefeti) tahrik edip, karşılık vermeye zorlandığını düşündürüyor...
ankara katliamı bu tahrike eklenen son halka. üstelik patlamanın hemen ardından can derdinde ve şokta olan insanların üzerine gaz ve tomayla gidilmesi, daha sonrasındaki tüm yaşananlar, özellikle istifa sorusuna karşılık adalet bakanının gülerek karşılık vermesi aynı bütünün parçalarıdır...
türkiye iç savaşın eşiğinde duruyor. "iç savaş mı istiyorsun?" diyerek karşılık verenler iyi niyetliyse son 3 yılımızı iyice yeniden anımsarlarsa ne demek istediğimi anlarlar. yok küçümsemek ve suçlamak için soruyorlarsa sözüm yok... eğer ab-d için türkiye hala daha kullanışlı ve vazgeçilmez bir önemli "ortak" ise ve (akp-tayyip erdoğan diktası) 2011 yılından bu yana uluslararası alanda ve içeride girdiği hayalci politikalardan vazgeçtiğine inandıramazsa bir darbe bile söz konusudur artık... zaten tayyip erdoğan ve akp politika yapıcıları bunu görmüş olmalılar ki, bir yandan dönüş yapar gibi görünürlerken, bir yandan da çatışma-gerilim-korku üzerinden kendilerini tahkim ederek, gerekirse "vuruşarak" gitme-kalma hesapları yapıyorlar...
birlikte yaşama iradesinin özgürlük, barış, eşitlik, adalet, dayanışma üzerinden gerçekleşebileceğini gören, düşünen herkesin son aylarda (hatta gezi'den bu yana) yaşadıklarımızı yeniden değerlendirmesi yaşamsal zorunluluktur.
bu arada ülke insanımızın katliamlara, ışid'e bakışını gösteren küçük bir anımsatma yapmak istiyorum.
metropoll araştırma şirketi'nin ağustos 2014'te yayınlanan anketinde ışid'i terör örgütü olarak görenlerin oranı %70,
terör örgütü olarak görmeyenler % 11,3,
fikri olmayanlar %18
aynı ankette ışid'in türkiye'de eylem yapacağını söyleyenler %48,8
(başka bir anket miydi anımsamıyorum) kendisini ışid'e yakın görenlerin oranı % 1,2 ...
bu oranları seçmen sayısı üzerinden düşününce durumun korkunçluğu ve neyle karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkıyor... bu oranlara göre türkiye'de kendisini ışid'e yakın gören 650.000'e kişi var. ışid'i terör örgütü olarak görmeyen 6.000.000 dolayında kişi...
yani vereceğimiz tepki, kullanacağımız dil, oluşturacağımız politikalar, gerçekleştireceğimiz eylemlilikler ve taleplerimiz bu gerçeklikleri gören ve karşılayan nitelikte olmalıdır... faşizme karşı omuz omuza, şiarını her alanda gerçekleştirmeyi önüne koyan, anti emperyalist ve anti kapitalist özü esas olan "omuz omuza" politikalar...
salim çalık