burada ve başka sitelerde (fakat günlük yaşamımda da) gördüğüm yanlışlar üzerine yazmaya, düşüncelerimi paylaşmaya çalışıyorum. bu bazen haber de olabiliyor...
bazı arkadaşlarım kendi siyasi partilerine, liderlerine; bazı arkadaşlarım sendikacılarına, bazı arkadaşlarım hocalarına dokundurmak istemiyorlar...
örneğin akp'yi eleştirdiğim zaman tepki verenler, bir akp'li bakan grizuda ölen madenciler için "güzel öldüler" dediği zaman susuyorlar... soma'da ölen madenci yakını tekmelendiğinde de susuyorlar...
hırsızlık, yolsuzluk görüntüleri, ilişkileri ortaya saçıldığı zaman "öncekiler çalmıyor muydu?" diyebiliyorlar... yani susuyorlar...
daha sözleşmeler yeni başladığı zaman; nasıl imzalanacağını, sendikacıların bizi nasıl satacağını anlatmaya çalıştığım da kendisini eleştirmişim gibi tepki verenler, kızanlar satışla yüzyüze gelince susuyorlar...
din-kitap edebiyatıyla toplumu uyuşturmaya çalışanların han hamam sahibi olduklarını, hırsızlığa ve ahlaksızlığa kılıf olarak dini kullandıklarını söyleyince kızanlar; rüşvete hilafet payı diyenler, 9 yaşında kızla nikah düşer diyenler, ışid'in yaptıkları dinen caiz diyenler karşısında susuyorlar...
beğenmediğim, onaylamadığım halde herkesin mevcut hukuk kurallarına uyması gerektiğini, kimsenin bunun dışına çıkarak kendi karşıtlarını linç etmeye, yok etmeye hakkı olmadığını söylediğimde gerekçe uyduranlar; mağduriyet diliyle iktidara geldiklerini, şiddet kendilerine döndüğünde yasaları anımsattıklarını unutuyorlar; şimdi de ısrarla susuyorlar...
iktidarın ve iktidarın biçimlendirdiği yapıların omurgasız, güç zehirlenmesi içinde bir diktatörlük peşinde olduklarını söylüyorum... yani bir dönem askerlerin kandırdığı, sonra cemaatin kandırdığı, sonra (suriye- ortadoğu konusunda) batının kandırdığı, sonra pkk'nın kandırdığı bir partinin iktidarın yönetme becerisinin ve bilgisinin olmadığını söylüyorum, çoğu susuyor... bu kadar çok kandırılan insanların kanmalarının ardında başka şeyler aramak gerekmez mi..?
bu kadar suskunluk niye; kandırıldıkları için mi? hayır... bugünü yaşamak, sistemden payına verilecek olanı almak-beklemek adına susuyorlar...
hukuksuz tutuklamalar olurken sus, sokakta insanlar anayasal hak olarak yürürlerken öldürülsün, gazlansın sus, işçiler kitlesel olarak öldürülsün sus, hergün kadınlar öldürülsün sus, ülkede çatışmalar başlamış, hergün gençler ölüyor sus, hırsızlık-yolsuzluk "hilafet payı" sayılmış sus, 13 milyon kişi devlet yardımına muhtaç duruma gelmiş sus, sınır komşularımızla ilişkiler sıfırlanmış, mısır, suriye, ırak, libya'da büyükelçimiz yok sus, ülkemizdeki üsler abd'nin kullanımına açılmış sus,...
bu kadar suskunluk insana konuşmayı unutturmakla kalmaz, insanlıktan da çıkarır.
hiç mi güzel şeyler olmuyor diye düşünenler, söylenenler olabilir. eğer yukarıdaki olayların birini gölgede bırakacak denli güzel şeyler varsa ne ala...
yani bir enerji bakanının "avrupa'nın en güvenli ocağı" dediği madende (soma'da) ölen 301 madencinin acısını unutturabilecek, suruç'ta 33 kişinin, uludere'de 34 kişinin bombayla parçalanmasını, gezi eylemlerinde öldürülen 8 kişinin vd.nin acılarını unutturacak güzel şeyler olmuşsa... "analar ağlamasın", "güzel şeyler olacak" sözleri ardından başlayan çatışmasızlık ve görüşmeler sürecini yok sayıp, 7 haziran seçimlerinde iktidarı yitirir yitirmez şu ana kadar 100'ü aşkın gencimizin ölmüş olduğu gerçeğini unutturacak hiçbir güzellik olamaz benim açımdan...
salim çalık
17.08.2015